Meme kanseri, memede bulunan süt kanalları ya da süt üreten bezlerden köken alan kontrolsüz şekilde büyüyen ve etrafı tutan kanser tipidir. Her sekiz kadından birinde görülebilir. Akciğer kanserinden sonra ülkemizde en sık ölüme sebebiyet veren kanser türüdür. En sık memede kitle şeklinde ortaya çıkar. Tuttuğu yere ve bulunduğu bölgeye göre değişkenlik gösterir. Memede şişlik, ödem, kızarıklık, pullanma meme başına kanlı akıntı gibi şikayetlerle hasta kliniğe başvurabilir. Meme kanserinin birçok sebebi vardır. Ama en sık hastada hiçbir sebep yokken ailede bile saptanmazken kendiliğinden tek bir bireyde ortaya çıkabilir. Genetik yatkınlık olabileceği gibi birçok çevresel faktör de buna sebep olabilir. Meme kanserinin ülkemizde görme sıklığıyla dünyada görme sıklığı hemen hemen aynıdır. Ortalama sekiz kadından biri ömrü boyunca meme kanserine yakalama riski ile karşı Meme kanseri nedeniyle kliniğe en çok başvuru şekli memede ele gelen kitledir. Memesinde kitle şikayeti olan hasta mutlaka önce kendisini muayene etmeli. Daha sonra mutlaka bir genel cerrahi doktoruna başvurmalıdır. Memede hastanın bir kitle şikayeti olduğunda yaşına göre bir radyolojik yönteme izin edilir. Eğer gençse yani yirmi ile kırk yaş arasındaysa bir meme ultrasonu, kırk yaşında sonra bir mamografi ve duruma göre bir MR'ı istenebilir. Meme kanserinde en önemli olay erken tanır. Erken tanı ne kadar çabuk konarsan, sağ kalım o kadar artmaktadır. Türk Radyoloji Derneği, kırk yaş sonrası mamografi rutin olarak önermektedir. Ya ancak şüpheli durumlarda ailesel yatkınlık varsa, ultrasonda şüpheli bir görüntü varsa kırk yaşından önce de mamografi istenebilir. Memede bir kitle saptanıp, radyolojik olarak da şüpheli ise kitlenin adını koyabilmek adına bu hastalara kalın iğne biyopsisi denilen radyoloji ve ultrason eşliğinde bir biyopsi yapılabilir.