Nonpalpable Meme Lezyonlarında Stereotaktik Eksizyonel Biopsinin Yeri

Meme kanseri kadınlarda en sık görülen kanser türü olup, görülen tüm kanserlerin %30’unu oluşturmaktadır. Kadınlarda kansere bağlı ölümlerin beşte birinden sorumlu olan meme kanserinde erken tanı ve tedavi hayati önem taşımaktadır. Meme kanserinin erken tanısında periodik fizik muayene ve tarama mamografilerinin yaygınlaşması önemli rol oynamıştır (1,2,3).

Meme kanserinin tanısında son dekatda önemli bir değişiklik gözlenmektedir. Daha önceki yıllarda meme kanserlerinin %50 ila %70’ine fizik muayene ile tanı konulurken günümüzde malignite şüphesi taşıyan birçok subklinik nonpalpabl lezyon tarama mamografileri ile saptanmakta ve tel ile işaretlenerek normal dokuya en az zararla çıkarılmakta, böylece meme kanseri olguları giderek daha erken evrede yakalanmaktadır (4,5).

Çalışmamızda nonpalpable meme lezyonlu hastalarda streotaksik biopsi sonuçlarını değerlendirdik.

Gereç ve Yöntem

Ocak 2003 - Haziran 2008 tarihleri arasında Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi 2. Genel Cerrahi polikliniğine başvuran ve mamografi veya meme ultrasonografisinde en büyük çap ölçümü 1 cm’nin altında olan nonpalpabl ancak malignite riski taşıyan lezyon bulunan ve telle işaretleme yardımıyla biopsi uygulanan 124 olgu çalışmaya alındı.

Operasyon günü sabahı, radyolog tarafından lokal anestezi altında, mamografi veya meme ultrasonografi görüntüsü eşliğinde tel ile işaretleme yapıldı. İşaretleme tamamlandıktan sonra hasta ameliyathaneye alındı. Genel anestezi altında uygun insizyon yapılarak işaretleme teli izlenerek uç kısmına ulaşıldı. İşaretleme telinin uç kısmını çevreleyen 2 cm çaplı doku parçası eksize edildi. Tümör yatağı metal klips ile işaretlenerek insizyon kapatıldı.

Hastaların radyolojik ve histopatolojik sonuçları, postoperatif komplikasyonlar, malignite saptanan olgularda yapılan cerrahi girişimler değerlendirildi. Elde edilen sonuçlar % ortalama ve ± standart sapma şeklinde ifade edildi.

Bulgular

Çalışmaya alınan 124 hastanın yaş ortalaması 51,4 olup en yaslı hasta 73, en genç hasta 28 yaşında idi. Hastaların mamografik bulguları değerlendirildiğinde 56 hastada mikrokalsifikasyon, 51 hastada kitlesel lezyon, 11 hastada sınırları belirsiz asimetrik dansite değişikliği, 6 hastada ise spikuler lezyon mevcuttu (Tablo 1). Mamografide mikrokalsifikasyon bulunan 56 hastaya mamografi eşliğinde geriye kalan 68 hastaya ultrasonografi eşliğinde tel ile işaretleme yapıldı. Mikrokalsifikasyonu bulunan olguların hepsine piyes mamografisi çekilerek lezyonun tam olarak çıkarıldığı kontrol edildi.

Histopatolojik değerlendirmeğe göre 100 hastada (%80.64) benign, 24 hastada (%19.36) malign lezyon saptandı.

 

Benign lezyonların 54’ü fibroadenom, 32’si fibrokistik hastalık, 10’u intraduktal papillom, 4’ü granülamatöz mastit’di. Malign lezyonların, 15’ i invazif duktal karsinom, 6’sı lobuler karsinom, 3’ü ise insitu karsinom idi (Tablo 2). Malignite saptanan olgularda prognostik faktörler değerlendirilerek 3 hastaya meme koruyucu cerrahi ve sentinel lenf nodu biopsisi, 2 hastaya meme koruyucu cerrahi ve aksiler küraj, 6 hastaya mastektomi, 13 hastaya modifiye radikal mastektomi uygulandı.

 

Tartışma

Son yıllarda kadınların periyodik muayene konusunda bilinçlenmesi ve tarama mamografisinin yaygın bir şekilde kullanılmaya başlanması, nonpalpabl meme lezyonlarının sayısında artışa yol açmıştır (6). Tarama mamografisi ile saptanmış kitle, mikrokalsifikasyon, parenkim distorsiyonu ve asimetrik yapılar gibi şüpheli meme lezyonlarının tanı ve tedavisinde mamografi veya meme ultrasonografisi eşliğinde tel ile işaretleme biopsisi uygulanması giderek yaygınlaşmaktadır. Bu yöntemle erken evre meme kanserinin yakalanmasının yanı sıra, cerrahi eksizyon materyallerinin boyutları küçülmekte ve daha iyi kozmetik sonuçlar elde edilmektedir (7,8).

Tel ile işaretleme biopsisi uygulanan olgularda meme kanseri saptanma oranı %10 ile %36 arasında bildirilmiştir (9,10). Bu yöntemle in situ kanserlerin saptanabilmesi de olanaklı hale gelmektedir. Çeşitli çalışmalarda bu yöntemle in situ kanser saptama oranları %18 ila %34 arasında bildirilmiştir. Çalışmamızda malignite insidensi %19.36 olarak bulunmuştur ve literatür ile uyumludur. DCIS tüm meme kanserlerinin %15-20’sini oluşturur ve fizik muayeneden çok mamografi ile tespit edilir (4). Çalışmamızda da benzer biçimde malignite saptanan olguların %12.5’inde DCIS saptanmıştır.

Memede palpabl olmayan lezyon nedeniyle biopsi yapılan ve malignite saptanan hastaların % 98’inin 5 yıllık hastalıksız sağkalıma sahip oldukları bildirilmiştir. Böylece erken evrede malign lezyonların yakalanması olanaklı hale gelmekte ve hastanın yaşam kalitesi artırılabilmektedir (11,12).

Mamografi ile saptanan palpe edilemeyen lezyonların tel ile işaretlenerek çıkartılması etkili bir yöntem olmasına rağmen, bazı dezavantajları da vardır. Bunların en önemlisi işaretlenen lezyonun çıkarılamamasıdır ve daha çok mamografi ile işaretlenmiş mikrokalsifikasyonlarda ortaya çıkmaktadır. Bu sebeple çalışmamızda mikrokalsifikasyon nedeniyle biopsi yapılan hastalarda spesmen grafisinin çekilerek lezyonun çıkarılmış olduğunu kontrol ettik. Spesmen grafisinin çekilmesinin ameliyat süresini uzatmasına rağmen özellikle mikrokalsifikasyon nedeniyle yapılan biopsilerde başarıyı artırdığını düşünmekteyiz.

Tel ile işaretleme ile non palpabl lezyonlarda malignitenin tespit edilebilmesi, meme koruyucu cerrahinin de uygulanabilirliğini artırmaktadır. Ancak tedavi seçimi multidisipliner çalışmayı gerektirtmekte, mamografik değerlendirme, tümörün histopatolojik özellikleri ve hasta kararı bu seçimde etkili olmaktadır (13,14). Çalışmamızda malignite saptanan hastalardan 3’üne meme koruyucu cerrahi ve sentinel lenf nodu biopsisi, 2 hastaya meme koruyucu cerrahi ve aksiler küraj, 6 hastaya simple mastektomi ve 13 hastaya modifiye radikal mastektomi uygulandı.

Sonuç olarak tel ile işaretleme yapılarak gerçekleştilen eksizyonel biopsilerin nonpalpable meme lezyonlarında maligniteyi saptayabilmesi ve seçilecek ikinci operasyona karar vermede yardımcı olması nedeniyle değerli bir yöntem olduğunu düşünmekteyiz.

Sosyal Medyada Paylaş:

Bunlar da İlginizi Çekebilir

meme-kanseri-tedavisinde-modifiye-radikal-mastektomi-sonrasi-lenfodem-insidans-ve-risk-faktorleri
Meme Kanseri Tedavisinde Modifiye Radikal Mastektomi Sonrası Lenfödem: İnsidans ve Risk Faktörleri

Meme kanserinin lokal ve bölgesel tedavisini takiben gelişebilen lenfödem (kol ödemi)…

Devamını Oku
inkarsere-inguinal-hernilerde-deneyimimiz
İnkarsere İnguinal Hernilerde Deneyimimiz

İnguinalherni (İH), en sık görülen herni tipi olup, karın duvarı fıtıklarının %75’ini…

Devamını Oku
total-tiroidektomi-sonrasi-olusan-hipokalsemiyi-ongormede-multifaktoriyel-skorlama-sistemi-olusturulabilir-mi
Total Tiroidektomi Sonrası Oluşan Hipokalsemiyi Öngörmede Multifaktöriyel Skorlama Sistemi Oluşturulabilir mi?

Total tiroidektomi sonrası hipokalsemi geçici (cerrahiden sonra 6 ay içinde düzelen) …

Devamını Oku