Duygu Özel Tapan: "Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanseri her yıl dünyada milyonlarca kişinin hayatını kaybetmesine neden oluyor.
Ülkemizde her 10 kadından biri hayatının bir döneminde meme kanseri ile karşı karşıya kalması tablonun ciddiyetini de gözler önüne seriyor.
Biz de bugün kadınlar ekran başına bekliyoruz diyelim dedik gelin birlikte öğrenelim belirti tanı ve tedavi yollarını dedik.
Stüdyomuzda Sağlık Bilimleri Üniversitesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı öğretim üyesi Şişli Hamidi Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi doktoru genel cerrahi uzmanı doçent doktor Bülent Çitkes bulunuyor.
Sizin de eğer meme kanseri ile ilgili sorularınız ya da sorunlarınız varsa bize sorabilirsiniz 0212 243 71 78 den arayarak sorabilir.
0544 880 87 87 den de whatsapp yoluyla bizlere mesaj atabilirsiniz efendim.
Sayın Çitkes hoş geldiniz sevgili hocam."
Bülent Çitgez: "Teşekkür ederim."
Duygu Özel Tapan: "Çok teşekkür ediyoruz geldiğiniz için çok önemli bir konu başlığı hakkında konuşacağız. Meme kanseri herhalde ülkemizde kadınların en sık yaşadığı kanser türlerinde birinci sırada değil mi?"
Bülent Çitgez: "Sizin de bahsettiğiniz gibi hemen hemen her sekiz bayandan birinde ömrünün bir döneminde meme kanserine rastlıyor. Ülkemizde meme kanseri yani kanserden en sık ölüm çeşitli meme kanseri."
Duygu Özel Tapan: "Şimdi peki acaba meme kanseri sadece yaş almış kadınların mı etkiler yoksa günümüzde bu sayı gençlere de indi mi?"
Bülent Çitgez: "Tabii meme kanserinde en büyük etkenlerden biri östrojen maruziyeti yumurtalıktan sağlanan hormonlar. Bu maruziyet arttıkça meme kanseri riski artıyor. Bu yüzden ileri yaş hastalığı yani daha çok 45-50-55 yaş grubunda daha sık görüyor. Ama bu demek değildir ki 27 yaşlarda görünmeyecek. Östrojen maruziyeti arttıkça ileri yaşlarda görünme olası daha fazla tabii ki."
Duygu Özel Tapan: "Peki hocam şimdi meme kanseri açısından diyelim ki yüksek risk taşıyoruz. Ailemizde meme kanseri olan bir öykü var. Biz bu durumdan kaçınılamaz mıyız?"
Bülent Çitgez: "Şimdi teorik olarak meme kanserinin %85-90'ı ilk defa o bireyde çıkıyor. Yani daha önce hiçbir ailesinde kimse de gözükmüyor. Eğer ailede risk varsa genetik bir tarama yapılabilir. Genetik tarama sonucuna göre hastayla konuşulup ona göre bir yöntem, yani daha kanser gelişmeden, onkemoterapi safhasına gelmeden bir operasyon önerilebilir. Eğer genetik bir yatkınlık yoksa yine de ailede çok sık görülen bir meme tümörü çeşidi varsa o zaman hastalara daha sık takip uygulanabilir. Yani normalde mamografi, ultrason, senede bir çağıracakken 3 ayda bir, 6 ayda bir gibi periyotlarla çağırılabilir."
Duygu Özel Tapan: "Peki hocam şimdi acaba sadece anne tarafından alınan öykü mü önemsenmelidir yoksa baba tarafında örneğin halada bir meme kanseri öyküsü varsa bu da kız çocuğunu etkiler mi?"
Bülent Çitgez: "Şimdi teorik olarak bebeklerde hem anneden hem babadan eşit sayıda kromozom geliyor. Yani aslına bakarsanız olasılık aynı. Tabii ki meme kanseri bayanlarda daha çok sık görüldüğü için o yüzden anneden geliyormuş gibi bir izlemde oluyor. Halbuki aynı eşit oranda risk taşımıyor."
Duygu Özel Tapan: "Peki babada bir prostat kanseri ya da karaciğer kanseri varsa da kız çocuğunda meme kanseri çıkma riski var mı?"
Bülent Çitgez: "Yani şöyle demin bahsetmiştim. Genetik olarak yatkınlık olan sendromlar var. O sendromların birinin içine giriyorsa işte BRCA dediğimiz bir gen var. Orada ailede aynı anda bir bireyde meme kanseri, bir bireyde yumurtalık kanseri, bir bireyde prostat kanseri, bir bireyde mide kanseri görülebiliyor. Eğer böyle bir şey varsa, hikaye varsa o zaman olabilir. Onun dışında babada mide kanseri var diye kızında meme kanseri gelişecek diye bir şey yok."
Duygu Özel Tapan: "Peki hocam erkekler meme kanseri olur mu?"
Bülent Çitgez: "Tabii meme denildiğinde insan hakları ilk önce bayanlar geliyor ama her 400 meme kanserine karşılık bir erkek meme kanserine rastlıyoruz. Bir de tabii erkekler de beklenmediği için genellikle ileri safhalarda ele geliyor. İleri safhada klinimize başvuruyorlar ve daha agresif ilerliyor maalesef."
Duygu Özel Tapan: "Daha agresif ilerliyor değil mi?"
Bülent Çitgez: "Evet daha agresif, çünkü onlarda rutin tarama da yok. Örneğin bayanlar 40 yaşından sonra meme polikine geliyor, kontrolü geliyor ama erkeklerde öyle bir düşük risk olduğu için normal rutin kontrol de yapmıyorlar. O yüzden ileri safhada geliyorlar, geç safhada geliyorlar."
Duygu Özel Tapan: "Peki hocam acaba fiziksel etkinlik, sağlıklı beslenme, deodoranter örneğici kullanmak, doğum kontrol hapları, yüksek yağ besini içeren besinler bunlara engel mi ya da sebep mi neler dersiniz?"
Bülent Çitgez: "Şimdi şöyle demin söyledik östrojen hormonu maruziyet arttıkça meme kanseri çünkü proliferasyonu arttırıyor. Yani hücrenin çoğalmasını arttırdığı için bu hormon bu hormon maruziyete olduğu sürece meme kanseri gelişme riski artıyor. Bu sebeple kilolu bayanlarda, vücut beden indeksi yüksek olan insanlarda periferik östrojen hormonu da artacağı için bunlar da meme kanseri gelişme olası diğer insanlara göre daha fazla. Ama bu demek değildir ki tüm kilolu bayanlar meme kanseri olacak. Birincisi.
İkincisi de bu demin bahsettiğiniz ter önleyici deodoranlar onlar cilde sürüldüğü için meme kanseri cilden başlayan bir şey değil, sonuçta bir tümör değil. O yüzden o daha çok cilt tahlişi ve ciltle ilgili problemi yaratabilir. Yoksa onun kullanılması meme kanserine bir risk oluşturması."
Duygu Özel Tapan: "Peki beslenmemiz hocam yani korunmak amaçlı neler yapmalıyız? Neler önerirsiniz?"
Bülent Çitgez: "Fiziksel aktivite demin bahsettiğim gibi fiziksel aktivite yağ oranını düşüreceği için bundan koruyabilir. Tabii ki doğal, natürel, sadece meme kanseri için değil tüm hastalıklar için doğal olanı yemek lazım."
Duygu Özel Tapan: "Doğum kontrol hapı, sigara ya da alkol konusunda uyarılarınız olacak mı?"
Bülent Çitgez: "Doğum kontrol hapı biraz tartışmadı. Orada da biliyorsunuz doğum kontrol hapında da iki tane hormon var östrojen ve progesterden diye.
Oradaki hormon oranına göre kanser riskini arttırabilir de koruyucu da olabilir. Bildiğimiz doğum kontrol hapleri yumurtalık ve kolon kanserine karşı koruyucu.
Tabii adet de düzenlediği için o yönden de avantajlı. Kişinin sosyal hayatını düzenliyor. Ama bazı yayınlarda da meme kanserini kullandıkça meme kanserinin riskini arttırdığı söylenmekte."
Duygu Özel Tapan: "Peki hocam adet hikayesi meme kanseri riskini etkiler mi?"
Bülent Çitgez: "Adetin erken görülmesi yani genç erken adet görme, geç adetten kesilme yani geç menopoza girme bunlar da meme kanseri gelişimine risk faktörü.
Demin söylediğimiz sebeplerden dolayı vücuttaki östrojen oranı maruziyeti artacağı için o yüzden onlarda gelişme olasılığı daha fazla."
Duygu Özel Tapan: "Şimdi hocam biz kadınlarda şöyle bir korku var. Şimdi mememizi kontrol ediyoruz ya da elimize geliyor bir şekilde bir kitle bir hareketli geliyor elimize.
Şimdi korku başlıyor bizde. Eyvah acaba bu kötü huylu bir tümör müdür diye. Acaba biz bunu nasıl ayırt edebiliriz?"
Bülent Çitgez: "Şimdi şöyle hasta bir kere her bayan 20 yaşından sonra özellikle adetten sonraki 5. 6. günde kendi memesini tercihan ayna karşısında muayene etmesi uygundur.
Özellikle bir kayganlaştırıcı veya sabunla olursa daha rahat hisseder. Ayda bir bir muayene şart. Tabii ki memede ele gelen her kitle kanser değil.
Bunu biliyoruz yani yaklaşık olarak %85-90 zaten iyi huylu gelecektir. El hareketliyse, mobil ise, kıvamı lastik gibiyse o zaman büyük ihtimalle kanser gelmeyecekler.
Tabii biliyoruz ki hastalık yok hasta var. Her hastalığı farklı seyredebilir. Bir ele kitle gelmesi durumunda mutlaka doktoruna başvurmalı."
Duygu Özel Tapan: "Hemen gitmeliyiz değil mi?"
Bülent Çitgez: "Evet hemen ama panik yapmadan mutlaka doktoruna başvurmalı. Bir muayene gereğinde bir meme ultrasonu ve gereğinde daha ileri tanı yöntemi olan bir biyopsi gerekebilir.
Ondan sonra eğer takip edilecekse, iyi huylu gelirse takip alınabilir. Kötü huylu veyahut hastayı strese sokan bir durum ise o zaman belki bir cerrahi önerilebilir."
Duygu Özel Tapan: "Peki hocam sizce toplumumuzda yeteri kadar bilinçli miyizdir? Özellikle elle muayene konusunda."
Bülent Çitgez: "Tabii şimdi Sağlık Bakanlığımızın bu konuda çok büyük bir çalışması var. Hemen hemen tüm hastanemizde meme polikiniği mevcut.
Ve kamu spotu olarak da her yerde anlatılıyor. Ama maalesef hastanelerimizde halen halen ileri evrede tümörler geliyor.
Bizim biliyorsun meme kanserinde, diyor meme kanserinden korkma, geç kalmaktan kork diye bir hashtag var.
Eğer erken evre yakalanabilirse gerçekten kronik bir hastalık ve hayatı kurtulabiliyor.
Ama maalesef hastalarımız genelde ileri evrede geliyor. En azından evre 2, evre 3'e doğru geliyorlar."
Duygu Özel Tapan: "Kadınlarımıza mikrofon uzattık, bu soruyu sorduk. Bakalım ne yanıtlar aldık. Birlikte izleyelim mi?"
Bülent Çitgez: "Tabii. İzleyelim."
Mühabir: "Evde elle meme muayenesi yapıyor musunuz?"
"Nadiren evet."
"Evet."
"Hayır yapmıyorum."
"Evet arada bir yapıyorum."
"Bazen, zaman zaman düzenli değil."
Duygu Özel Tapan: "Sanki yarı yarıya gibi hocam."
Bülent Çitgez: "Evet. Bu biraz da şeyden, insanlar korkuyor. Muayene olmaktan da korkuyor.
Elime bir şey gelirse, acaba kanser olur mu diye. Biraz da onun verdiği bir önyargı var. O yüzden muayene etmiyorlar kendilerine."
Duygu Özel Tapan: "Hocam şimdi şeye bakacağız. Eğer meme kanseri olduysak, memede ne gibi değişiklikler olur?
Bunu göstererek izleyicilerimize anlatalım istiyorum. Ekrana yansıtacağız ve limon üzerinden gideceğiz.
Bize anlatabilir misiniz bu değişikliklerden ne anlama gelir?"
Bülent Çitgez: "En sık semptom, en sık şikayet ele gelen kitle. Bu tabii tümörün evresine ve tuttuğu yere göre de ciltte çekilmeler sebebi olabilir.
Ve tuttuğu süt kanalına göre de bir meme başına akıntı meydana gelebilir. Her meme akıntısından korkmuyoruz.
Özellikle kanlı meme başı akıntısından korkuyoruz, kendi kendine akıntı olan ve kanlı geldiği zaman mutlaka bir doktora başvuruyoruz.
Onun dışında sıkarak, yani provokasyonla oluyorsa pek korkmuyoruz onlardan. Demin söylediğim gibi kitlenin durumuna ve evresine göre deride çukurlaşmaya sebep olabiliyor.
Vaskülarizasyon dediğimiz damarlaşma arttığı için ciltte özellikle beyaz tenli ise damarlaşma gözükebilir.
Bu memedeki bağların tutulmasına bağlı olarak, hastalarımız bu şikayetle de çok sık geliyor, meme ucunun içe çekilmesi olabilir."
Duygu Özel Tapan: "Ama bu sık görülen bir durum hocam. Mesela benim de damarım gözüküyor ya da meme ucunun çekilmesi görülebilir."
Bülent Çitgez: "Ama kitle yoktur. Kitle varsa, kitle olması durumunda."
Duygu Özel Tapan: "Kitle yoksa da görülebilir ama değil mi bu belirtiler? Yanıltabilir yani kadını."
Bülent Çitgez: "Tabii görülebilir. En sık sebebim kitle. Sonradan oluşan asimetrik, eğer kitle çok büyükse, memede çok büyük bir kitle oluşturmuşsa, diğer memeye göre bir asimetri veya bir boyut farklılığı olabilir.
Derinin turuculaştırması dediğimiz özel bir meme kanseri cinsi olan, enflamatory meme kanserinde tüm meme derisi kıpkırmızı olabilir.
Kan kırmızı gibi bir renk alabilir. Başka da, gizli yomuz dedi herhalde bu kalsifikasyon, kireçlenme dediğimiz özel bir semptom oluyor.
Son kitle olarak ele gelmiyor ama mamografide kireçlenme dediğimiz mikrokalsifikasyonlar görülebiliyor. Bunlar da genelde kanser başlangıcı olabilen lezyonlar olabiliyor."
Duygu Özel Tapan: "Şimdi ben hocam 30 yaşımdan itibaren her sene bir kere mamografi çektiriyorum. Ve kötü huylu bir tümörün rastlanmadığı söyleniyor bana.
Şimdi buradan kadınlara lütfen uyarıda bulunun. Hangi yaştan itibaren hangi tetkikleri yaptıralım?"
Bülent Çitgez: "Şimdi ailede bir risk yoksa, annede özellikle meme kanseri olmamışsa, 40 yaşından sonra mutlaka bir mamografi, bezden bir mamografi ve duruma göre bir ultrason eklenebilir.
Eğer bir şey yoksa, riskli bir durum yoksa, 2 senede bir mamografi, 40 ile 50 yaş arası 2 senede bir mamografi çekilebilir.
Riskli bir durum varsa daha sık tabii ki çağrılabilir hasta. 50 yaşından sonra senelik mamografi takibi gerekir.
Çünkü en sık rastlanmadığı meme kanseri yaş grubu 50-60 yaş grubu. O yüzden 50-60 yaş arasında her sene muayeneye çağırıyoruz."
Duygu Özel Tapan: "Bu konu hakkında da sokağa çıktık hocam. Mikrofon uzattık. Bakalım yeteri kadar bilinçli miyiz?"
Muhabir: "Düzenli olarak mamografi çektirir misiniz?"
"Hayır. Hiç çektirmedim. Ultrason çektiriyorum ama. Mamografi çektirmedim."
"Hayır çektirmiyorum."
Muhabir: "Neden?"
"Bilmiyorum, ihmal."
"Hayır. Ben sağlıkçıyım çok gerek duymuyorum. Şüphelendiğim bir durum kendim hemşire olduğum için şüphelendiğim bir durum olduğunda eşim de doktor zaten çocuklarım da doktor gerek kalmıyor.
Öyle bir konumu hissederim diye düşünüyorum ama diğer tahlil mahlil hepsini her sene altı ayda bir yaptırıyorum."
"Çektirmiyorum."
"Mamografi 40 yaş üstü olduğu için henüz çektirmedim. Ama bu yıl 40 yaşındayım ve çektireceğim."
Duygu Özel Tapan: "Şimdi hocam mamografi ile ilgili çekinceler var. Acı verir gibi, mamografi kanser yapar gibi bu konularda bizi aydınlatabilir misiniz?"
Bülent Çitgez: "Şimdi orada bir sağlık çalışanı vardı hemşire hanım. Onun öyle söylemesi bence acı bir şey. Bir illa hissedilecek diye bir şey yok.
Zaten öyle bir şey olsa mamografi ya da ultrason istemeyiz. Mamografinin en büyük özelliği erken teşhis.
Demin bahsettiğim gibi kireçlenmeleri erken şekilde yakalayabiliyoruz. Daha kanser başlangıcı olarak.
Tabii halkımız mamografiden biraz korkuyor. Niye? Birincisi onlar ona tost diyorlar genelde.
Mamografi, memeyi sıkıştırdığı için birincisi canını acıtıyor.
İkincisi de radyasyon. Acaba kendisi de kanser yapar mı diye bir çekinceleri oluyor ama bizim bildiğimiz literatürde, bizim okuduğumuz kitaplarda mamografiden dolayı kanser gelişen bir hasta yok.
O konuda vatandaşlarımız rahat olsun. Hastamız rahat olsun.
Tabii hepsinin yeri ayrı. Mamografinin yeri ayrı. Ultrasonun yeri ayrı.
Mamografi halkımız canı acıdığı için pek çekmek istemiyor.
Genelde hocam ultrasonu takip edebilir miyiz diyorlar ama demin işte erken teşhiste özellikle kireçlenmede mammografinin gördüğünü ultrason göremiyor.
Gereğinde MR'da eklenebiliyor bunlara."
Duygu Özel Tapan: "Hocam geçelim tedavi yöntemlerine. Şimdi Angelina Jolie ile başlayan bir meme aldırma şeyi var. Cerrahisi başladı. Bu nedir?"
Bülent Çitgez: "Buna biz sosyal medyada Angelina Jolie ile efekt ediyoruz. Bir biliyorsunuz BRCA gene diye bir şey var.
Meme yumurtalık kanser sendromu denilen BRCA. Bu BRCA 1 ve 2 diye iki tane alt grubu var.
Bunların pozitif olması durumunda 70 yaşına kadar bu meme kanseri veyahut yumurtalık kanser gelişme olası hemen hemen %60 ve %70'lerde.
Çok büyük bir olasılıkla meme kanseri oluyorlar. Tabi bu tespit edildiğinde özellikle hastayla önce bir konuşuluyor.
Zaten yurt dışında bu psikologe içinde isteniyor bu genetik. Bizim halkımız tabi geliyor. Hocam ben de bir genetik tarama yapmak istiyorum ama bundan sonra o genetik taramanın sonucuna göre hayatında çok büyük bir yol ayrımına geliyor.
Hastalara soruyoruz diyoruz ki siz bundan sonra doğum yapacak mısınız?
Bekar mısınız?
Evlenmeyi düşünüyor musunuz diye.
Eğer reproduktif dönemde yani çocuk doğurmak istiyorsa, evlenmeyi düşünüyorsa, yani o tür işleri halen varsa diyoruz ki sıkı bir takiple sizi takip edelim.
Ondan sonra en kısa sürede sizin memenizin içini boşaltıp gereğinde rahmini de alalım.
Çünkü biz biliyoruz ki memenin tüm hepsinin alınması durumunda, içini boşaltıp protez konulması durumunda %90 oranda bir risk azalıyor.
Ama bu demek değil ki o ameliyette olan meme kanseri olmayacak. Öyle bir şey de yok yani.
Risk %90 oranda azalıyor. Ama yine de hem meme altında, hem koltuk altında meme dokusu kalabileceği için o risk yine de mevcut."
Duygu Özel Tapan: "Şimdi hocam bir hasta geldi, mamografisinde bir kötü huylu tümör olduğuna dair bir şüphe duydunuz. Aşamalar nasıl ilerliyor?"
Bülent Çitgez: "Önce bir muayene ediyoruz. Ele geliyor mu gelmiyor mu diye. Ele geliyorsa, ultrasonu da belliyse bir biyopsi istiyoruz."
Duygu Özel Tapan: "Bu nasıl bir yöntem?"
Bülent Çitgez: "Biyopsi yöntemi ince uçlu da yapılabilir, kan uçlu. Ama bizim hastamızda tercihen kan uçlu yapıyoruz. Hem daha fazla doku aldığı için tanı ve tanısı daha iyi oluyor.
Tanı kolaylaşıyor diyor. O yüzden kalın iğne biyopsi yapılıyor. Biyopsi sonucuna göre evreleme yapıyoruz.
Ne demek evreleme?
Koltuk altında bir şey var mı? Memenin boyutu nasıl? Başka diğer memede veya aynı memede başka bir odakta tümör var mı diye radyolojik olarak araştırıyoruz.
Eğer koltuk altında yayılmamışsa veya yayılabilir de yayılmamışsa ve tümör boyutu da uygunsa o zaman cerrahi, önce cerrahi öneriyoruz."
Duygu Özel Tapan: "İlk aşama cerrahi mi oluyor?"
Bülent Çitgez: "Yani özel durumlar dışında genellikle cerrahi oluyor. Ama eğer ileri evreyse, evre 3 ve 4 ise, koltuk altında da bazı tipler hariç, koltuk altında da yayılım varsa önce bir kemoterapi ile başlıyoruz.
Kemoterapi ile başlamamızın sebebi hem tümörün kemoterapi nasıl cevap vereceğini görüyoruz.
Hem de eğer başka yere yayılmışsa, en sık da koltuk altına, koltuk altına yayılmışsa belki o koltuk altı, koltuk altı, enfbezi düzele de koltuk altının temizlenmesinden sarf-i nazar ederiz diye önce bir kemoterapi ile başlıyoruz."
Duygu Özel Tapan: "Daha sonraki evrede mi alıyorsunuz? 3. ve 4. evrede tümörü?"
Bülent Çitgez: "Evet. 3. ve 4. evrede ise önce bir kemoterapi ile başlıyoruz.
Tümörü küçültüyoruz, ondan sonra cerrahi meyve. Sonra cerrahi gerekirse yapıyoruz."
Duygu Özel Tapan: "Peki bu cerrahi yöntemler kaç ayrılıyor hocam? Nasıl yapılıyor?"
Bülent Çitgez: "Yani bir mastektomi dediğimiz tüm memen alınması var. Meme koruyucu dediğimiz memenin bir kısmının alınması.
Özellikle tümörün olduğu kadran, 4 kadranı bölecek olursak tümörün olduğu kadranı alınması var.
Bir de yeni yeni yapılan bir onkoplastik cerrahi denilen yöntem var. Onkoplastik cerrahi de aslında meme koruyucu cerrahinin bir yöntemi.
Adından anlaşılacağı üzere onkolojik prensiplere taviz vermeden plastik cerrahi, yani estetiğe önem verilmesi.
Çünkü eskiden insanlar tabii meme tümörü geliş olduğunda hocam mememi aldı ne olursa olsun diye böyle bu tür yaklaşımlar oluyordu.
Fakat hem tıbbın ilerlemesi hem medyanın ilerlemesiyle bazı insanların da farkındalık arttı. Hastalar memelerini işliyor.
Biz de bunlara ya meme koruyucu yapıyoruz ya içini boşaltıp silikon yapıp yeniden bir meme yapıyoruz onlara."
Duygu Özel Tapan: "Peki bu ameliyatlar aynı anda olabiliyor mu hocam?"
Bülent Çitgez: "Tabii tabii eş zamanlı oluyor. Hatta eş zamanlı yapılması daha iyi sonuçlar alıyor."
Duygu Özel Tapan: "Peki hocam diyelim ki bizi izleyen meme kanseri tanısı almış ve tedavisi uygulanmış izleyicilerimiz var. Onlara neler önerirdiniz? Takip önemli mi?
Yaşam şekli önemli mi? Bundan sonra yeniden o tümörün türemesi gibi bir risk söz konusu mu?"
Bülent Çitgez: "Şimdi meme kanseri kronik bir hastalık. Yani diğer pankreas kanseri gibi veya diğer mide kanseri gibi çok agresif seriden bir tümör değil.
Özellikle bazı tipleri. Kronik tansiyon gibi, şeker hastalığı gibi kronik bir hastalık olarak görebiliriz.
Tabii kanser olduğu zaman insanın hayatında bir dönüm noktası. Daha böyle bir sakin hayat öneriyoruz bu hastalara.
Daha böyle stresten uzak bir hayat öneriyoruz.
İkincisi de takip çok önemli.
Çünkü biz biliyoruz ki bir meme'de kanser gelişmesi, diğer meme'de kanser gelişmesi olası daha fazla oluyor.
Diğer bireylere göre. O yüzden hastalarımızı takip et çağırıyoruz.
İlk iki sene özellikle, ilk sene üç ayda bir, sonra altı ayda bir, sonra senelik kontrollerini yapıyoruz.
Kontrollerimiz yine kan tahalleri, ultrason, mammografiyle devam ediyor."
Duygu Özel Tapan: "Hasta normal yaşantısına dönebiliyor."
Bülent Çitgez: "Tabii dönebilir."
Duygu Özel Tapan: "Ama stresten uzak ve doğal beslenmeli. Değil mi hocam?"
Bülent Çitgez: "Tabii doğal beslenmeli. Evet."
Duygu Özel Tapan: "En önemli söyleyecekleriniz bunlar herhalde."
Bülent Çitgez: "Evet."
Duygu Özel Tapan: "Çok çok teşekkür ediyoruz sevgili hocam."
Bülent Çitgez: "Ben teşekkür ederim."
Duygu Özel Tapan: "Çok değerli bilgiler verdiniz izleyicilerimize. Ayaklarınıza sağlık. Sağ olun.
Meme kanserini ve korunma yöntemlerini ve tedavi yöntemlerini bize genel cerrahi uzmanı, doçent doktor Bülent Çitkez anlattı."