Filloid tümör memede görülen bir tümör türüdür. Her yaştan kişide görülebilir ve farklı yöntemlerle tedavi edilebilir.
Filloid Tümör Nedir?
Filloid tümörler, memede nadir olarak görülen fibroepitelyal lezyon dokularıdır. Özellikle 35-55 yaş aralığındaki kişilerde daha sık görülebilmektedir. Görülen tüm meme tümörlerinin yüzde 1’i bu tümör grubunun içerisindedir. Benign (selim), malign ve borderline olarak 3 grupta incelenen bu tümörlerin yüzde 25’lik kısmı kötü gidişat gösteren (malign) tümörlerdir. Filloid tümörler memede benign (selim) bir kitle biçiminde görülürler ve hızlı şekilde büyüyebilirler. Bazı kişilerde bu tümörlerin varlığı yıllarca belli olmaz ancak daha sonra ani büyüme sonucunda klinik bulgu gösterebilir. Bu tümörlerin fibroadenomlarla arasındaki fark stromal selülaritenin ve mitotik aktivitenin artması ile ayırt edilebilmektedir. Filloid tümörler hangi aşamada olursa olsun cerrahi müdahale ile tedavi uygulamak öncelik olarak görülmektedir. Filloid tümörlerin lokal eksizyon, genişletilmiş lokal eksizyon ya da mastektomi ile tedavi edilmesi mümkündür. Kitle büyüdükçe malignite riski artacağından doğru tedavi planını belirlemek ve uygulamak çok önemlidir.
Filloid Tümörler Neden Olur?
Filloid tümörler oldukça nadir görülen bir meme tümörüdür ve çoğu zaman iyi huyludur. Oluşum nedenleri tam olarak bilinmez ancak hormonların bu tümörün oluşumunda etkisi olduğu bilinmektedir. Filloid tümörlerin tedavisi ve tedavi sonrası takip edilmesi önemlidir. Çünkü bu tümörler tekrarlanabilir özelliktedir. Filloid tümörlerin oluşum nedenleri arasında etkili olan faktörler şu şekilde sıralanabilir;
- Gebelik
- Emzirme
- Travma
- Östrojen aktivitesinin artışı
Bu faktörler tümör oluşumuna etki eder ancak filloid tümörlere neden ve nasıl sebep oldukları henüz bilinmemektedir. Tümörlerin büyümesinde etkisi olan endothelin-1 adlı bir proteinin varlığı da bilinmektedir. Filloid tümörler bağ dokuda yapısal bir çerçeve oluşturmak için kolajen proteini salgılayan hücrelerdir.
Filloid Tümör Belirtileri Nelerdir?
Filloid tümörler çoğunlukla belirti vermezler ve ağrıya sebep olmazlar. Rutin muayene esnasında fark edebilirler ve mamografi sonucunda saptanabilirler. Bu kitleler sınırları belli, hareketli ve ağrısız kitlelerdir. Ortalama 4 ile 7 cm arasında olan filloid tümörler bazı vakalarda hızla büyüyebilir ve kitle gözle görülür hale gelebilir. Özellikleri açısından fibroadenomlara benzeyen filloid tümörler hızlı büyümeleri ve tanı konulduğunda büyük olmaları ile de ayırt edilebilmektedir.
Filloid Tümör Teşhisi Nasıl Yapılır?
Filloid tümörlerin tanısı ve teşhisi için memeden küçük bir doku örneği alınır ve yapılan biyopsi sonucu alınan kitle incelenir. Patolog tarafından incelenen kitlenin iyi huylu mu yoksa kötü huylu mu olduğu araştırılır. Yapılan tetkikler sonucu filloid tümörün varlığı doğrulanırsa uygun yöntem belirlenerek tedaviye başlanır.
Filloid Tümörler Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
Filloid tümör teşhis edildikten sonra uygulanan tedavi yöntemi genellikle cerrahidir. Yapılacak cerrahi operasyon meme koruyucu cerrahi olarak adlandırılan kısmi mastektomi ya da lumpektomi olabilir. Öte yandan bu tümörler kısmi olarak çıkarıldığında çevrelerindeki dokularda kalan parçalar olursa aynı bölgede tekrar oluşabilirler. Bu yüzden tümörle birlikte meme dokusunun bir bölümü de alınır. Mastektomi operasyonunda ise tüm meme alınır, bu yöntem tümör alınırken kansersiz bir sınırın çizilemediği durumlarda tercih edilmektedir. Tümör dokusu kötü huylu ise mastektomi daha uygun bir tedavi seçeneği olabilir. Kötü huylu gelişim gösteren filloid tümörlerin diğer meme kanserlerinde kullanılan yaygın tedavi yöntemlerine yanıt verme ihtimali düşüktür. Bu tür filloid tümörler genellikle sarkomlara (yumuşak doku kanserlerine) benzer şekilde tedavi edilebilmektedir. Yapılan cerrahi tedavi sonrası olası bir tekrarı hızlı şekilde fark edebilmek adına düzenli takip ile tetkikler uygulanmalıdır.
Filloides Tümörleri Kanser Riskini Artırır mı?
Çoğunluğu iyi huylu olan filloid tümörler meme kanseri riskini etkilemez ancak bu tümör çeşidi tekrar oluşabileceğinden yakından izlenmelidir ve düzenli yapılan muayenelerle takip edilmelidir.